Adem’den Önce Kitap İncelemesi Yorumu Özeti

Adem’den Önce Kitap İncelemesi Yorumu Özeti. Jack London romanıdır. London’ın okuduğum 6. kitabı. Okurken sıkıldığım tek London kitabı dersem yeridir. Klasik London romanlarındaki temalar kitapta var. Bunlara aşağıda değineceğim. Kitabı sıkıla sıkıla da olsa 2 günde bitirdim. Zaten çok fazla sayfaya sahip bir kitap değil. Bu defa kıyas ederek kitabı okumadım bu nedenle sorunun çeviride mi olup olmadığını da bilmiyordum. Sonuç olarak London serisini okumak isteyenler kitabı okuyabilirler. Daha önce incelemesini yaptığım ve yorumladığım, kısa özetlerini çıkardığım Jack London kitapları da BURADA

zihnimizi aydınlatacak, hayal gücümüzü geliştirecek kitaplara ihtiyacımız var. Yaşamda karklılık ancak değişimle mimkün olacaktır. Daha fazşa kitap daha fazla yaşama dokunmak demektir. Yıkarıdaki düğmeler sizi en güncel kitaplara ulaştıracak.

Adem’den Önce Kitap İncelemesi Yorumu

Adem’den Önce tarih öncesi çağlarda geçer. Jack London, bizi henüz Homo Sapiens düzeyinde olmayan atalarımızın zamanında dolaştırır. Rüyalar, reenkarnasyon ya da farklı psişik yetenekler gibi konular ilk başta bilimsel bir şekilde ciddiyetle romanın başkahramanı tarafından anlatılır. Özellikle Evrim Teorisi konunun temelini oluşturur. Her ne kadar psikoloji ile de ilgili olsa da asıl konu insanın evrimidir. Modern insan öncesi zamanları, doğayı, insanı, yaşamı London zihninde canlandırır. Homo Sapiens’ten önceki atalarımızın çevreye olan uyumu, yaşamın vahşiliği; dilin nasıl geliştiği ve daha bir çok zamanın bilimsel konuları romanda işlenir. Özellikle rüya ve rüyada düşme, ataların ruhu ile olan iletişim hali bilimsel bir şekilde ele alınır.

London kitaplarında bulduğumuz, doğanın o hırçınlığı; yaşam mücadelesi; hayat kalma arzusu; vahşet; güçlü-güçsüz çatışmasını bu romanda da bulmak mümkün. Roman bir nevi Evrim Teorisine göre insanın, dilin, toplumun gelişiminin hayalde canlandırılması gibidir.

Kitabın Özeti

Adem’den Önce kitabı insan türünün henüz avcı toplayıcı olarak yaşadıkları zamanlar ile telepatik bir iletişim kuran romanın başkahramanı ve ailesinin yaşantısını anlatır. Rüyalarda kendini farklı görür. Sanki bu çağa ait değilmiş gibidir. Rüya deneyimleri ile gün içindeki deneyimleri iki farklı insanı gösterir. Tarih öncesi atalardan kalan bu kalıtsal bellek bir nevi reenkarnasyon deneyimi gibidir. Ama bu aslında reenkarnasyon da değildir.

Bütün deneyimler -örneğin kuru yemişleri marketten hazır değil de ağaçlardan toplanılmış- daha önceden yaşanmış gibidir. Daha sonra romanın başkahramanı bizi vahşi doğaya götürür. Burada insan henüz modern insan değildir, doğada vahşiler gibi yaşar. Hayatında hiç görmediği hayvanlara karşı ya bir korku duyar ya da zihnine eski yaşamlardan kalma korkular gelir. Tarih öncesi çağlarda doğanın o acımasızlığı, insanın ilkel halini okuruz. Çevre nasıldı? İnsan nasıl gelişti? Nasıl yaşadı? Her şey anlatılır. İnsan, doğa ve hayvanların ilişkisi ilkel dönemlerde aslında çok da farklı değildi.

Modern zamanlarda da yaşam insan için bir mücadele alanıdır. Yaşamda kalma savaşı sadece sekil değiştirmiştir. Biz modern ve medeni insanlar aslında hiç o kadar da modern ve medeni değiliz.  Homo Sapiens olarak aslında evrensel ve kozmik bir varlık olacağımız bile meçhul…

• Baskı: 160 sayfa
• Okuma süresi: 3 Saat
• Yayıncı: İş Bankası Kültür Yayınları