İstanbul'un biraz uzak noktasındaki bir köyde konakta yaşayan Süreyya ve karısı Suat hayallerinde bu ortamdan çıkmak vardır. Bu ev, bu kır yaşamı onların içini daraltır.
Eylül Romanı Mehmet Rauf Romanı Özeti Konusu İncelemesi. Mehmet Rauf’un 1900 yılında yayınladığı ve edebiyatımızın ilk psikolojik romanıdır. Mehmet Rauf Servet-i Fünûn dergisinde yazdığı roman, yayımlandığı tarihte de oldukça ün kazanır. Aşk, bağlılık, yasak aşk, aşk üçgeni gibi etiketlere de sahip yapıt okurunu epeyce zorlayacak nitelikte. Orijinal metin dil olarak oldukça ağır, Arapça-Farsça tamlamalar ve Severt-i Fünûn edebiyatının Türkçeye benzemeyen edebiyat dili de oldukça yorucu. Bu nedenle okur sadeleştirilmiş bir baskıyı okuyabilir.
Daha fazla kitap daha fazla aydınlık demektir. Sizi aydınlığa çıkaracak şeyleri okuyup, tartışılmaz doğrularınızı tartışmaya açıp, gerçekliğin detaylarına inince yaşamınız değişecek. Yüzlerce kiap incelemesi, yorumu, özeti için site menüsüne bakabilirsiniz.
Eylül Romanı Özeti Konusu İncelemesi ve Karakterleri
İstanbul’un biraz uzak noktasındaki bir köyde konakta yaşayan Süreyya ve karısı Suat hayallerinde bu ortamdan çıkmak vardır. Bu ev, bu kır yaşamı onların içini daraltır. Oldukça kısıtlı bir alanlarının olduğunu, İstanbul’un kültüründen, müziğinden, eğlencelerinden uzak kalmak karı kocaya buradan kaçmak düşüncesini getirir. Öyle de yaparlar. Suat, babasından aldığı yapa ile Boğaziçi yakınlarında bir konak kiralamayı kararlaştırırlar.
Aile dostları Necip, Suat’ı çok eskiden tanıyan bir aile dostudur. Bekar ve sanat, müzik tutkunu bu arkadaşları da onlarla birlikte bu yeni konağın sakinleri arasındadır. Yeni konakta Süreyya sık sık tek başına denize açılır. Bu sırada Necip ve Suat, piyano başında en ünlü besteleri sergilerler, plaklardan ünlü müzikleri dinlerler. Romandaki harika bir sanat içeriği okuru kendinden geçirir.
Bu arada romanda Süreyya’nın nasıl karısından uzaklaştığı ve bunun psikolojik açılımları konu edilir. Diğer yandan Suat’ın kocasından ayrılma artık onu sevmeme ve Necip’e olan ilgisi ardındaki psikoloji romanda uzun uzun anlatılır. Yasak aşk kocası Süreyya’nın gözleri önünde başlar. Bu üç ana karakterin düşünceleri, psikolojileri uzun uzun anlatılır. Bu nedenle Eylül romanı okunması zor bir roman halini alır. Bir de günümüz Türkçesi ile orijinal metin arasındaki edebiyat dilinin uyuşmaması vardır. Bütün bunları aşınca Eylül’ün harika bir üslubu ve tadı vardır.
Eylül Romanı Kişileri (Karakterleri)
Süreyya: Bir koca olarak Suat’ı asla tatmin edemeyen, zevksiz, sessiz, her şeye boyun eğen, sanattan anlamayan biridir. Sandalla uzun süre denize açıldığı zamanlarda karısını Neciple yalnız bırakır ve ikisi arasında bir şeyler olacağını bile düşünemeyecek kadar düşüncesiz biridir.
Suat: Kocasını eksik bulan ve kendisi ile ilgilenmesini bekleyen bu ilgiyi de Necip’te bulan Süreyya’nın karısıdır. Kendini yeni konakta Necip2e daha yakın hissederken, kocasının yıllardır eleştirdiği umursamazlığı karşısında Necip’e yakınlık gösterir. İki erkek için de önemli olan Suat talihsiz bir olayla karışılacaktır.
Necip: Kadınlara güvenmeyen, ince bir sanat ve müzik zevki olan Beyoğlu gecelerinin müdavimi aile dostudur. Suat’ı uzun zamandır sevmektedir. Suat ile çok yakınlaşırlar fakat bu yakınlaşma en sonunda yasak aşka dönüşmeden sona erer.
Romanın Adı Neden Eylül’dür
Necip, Eylül ayının kararsız havasını, bir sıcak bir soğuk olmasını; yaprakların dökülmesini, yazın bitişinin başlangıcı olmasından etkilenir. Necip’in aşkı da böyledir. Sonuna gelmiştir, kışa doğru ilerler…
Eylül Romanı Kısa Bir Alıntı
“E, sonbahar bu… Artık bu kadar güzellik ve sıcaklık verdikten sonra! Eylülden daha ne beklenir. Eylül malum ya hüzün ve matem ayıdır.
O zaman Suat’a da hayatının şu devresi kendi ömrünün, kendi kadınlık hayatının eylülü gibi geldi. Eylül… Birkaç gün hava ne kadar güzel olsa, bu kadarcık fani güzelliğe bile minnettar olmak gereken bir ay; içine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, o güzel havaların, devamlı yazın artık nasıl geçmiş, sadece bir mazi olmuş olduğunu hissetti- ren bir üzüntü ve hasret ayı. Onun hayatı da öyle değil miydi? Son günlerin güzelliğiyle beraber, şimdi yine imkânsız- lığa, yine hüzün ve kasvete düşmemiş miydi? Tıpkı şimdi düşündüğü gibi, nasıl yaz elindeki saadetten habersiz geçip ilk kış hücumuyla üzülürse, o da demin anlamamış, özlememiş miydi? Tekrar hayatına başlamak arzusu, bugün tekrar yaz olmak isteği gibi değil miydi? Bir senedir onu harap eden endişelerin, kederlerin ne olduğunu artık iyice görüyor, “İşte benim eylülüm!” diyordu. Sayfa 152″
- Baskı: 268 sayfa
- Okuma süresi: 12 saat
- Yayıncı: İş Banası Kültür Yayınları
Yorumlar