Kendi varlığını bir sis perdesi arkasında yok olmuş gibi gören Agusto, anne ve babasıdan kalan mirasla rahat bir yaşama sahiptir. Hizmetçileri ile büyük bir malikanede yaşar.
Sis Miguel de Unamuno Kitap Özeti Konusu İncelemesi. Uzun süredir okumayı istediğim ama kitraplık rafında duran bir kitaptı. Aslında felsefe, varlık felsefesi (ontoloji) konularına öyle hakim değilim. Genel kültür seviyesinde çok alt derecede birkaç seş dışında felsefe yabancısı olduğum bir bölge. Varlık ya da varoluşu sorgulayan yazarı da aslında yeni tanıdım. Kitabı okumam da kolay oldu. Hem E pub’dan hem de basılı olarak İş Bankası Kültür Yayınları’ndan okudum. E-Pub yatarken okuma kolaylığı sağladı ve özellikle kitaptan alıntılar ve altı çizili yeri One Note’uma aktarmak kolaylığı vardı. Neyse şimdi kitap özeti ve minik bir okuyucu notu yani inceleme sırası.
Daha fazla kitap daha fazla aydınlık ve yeni bir dünya görüşü için, bilincimizde yeni yollar açıp farketmediğimiz şeyleri görmek için yukarıdaki düğmelerle çok dah afazla kitap okuyabilirsiniz. Her kitap gerçekliğin farklı bir evrenidir.
Sis Miguel de Unamuno Kitap Özeti Konusu İncelemesi
Kendi varlığını bir sis perdesi arkasında yok olmuş gibi gören Agusto, anne ve babasıdan kalan mirasla rahat bir yaşama sahiptir. Hizmetçileri ile büyük bir malikanede yaşar. Agusto köpeği Orfeo ile sık sık konuşur, monologları ile yaşamı, nesnelerin gerçekliğini, varlığını sorgular. Bir gün sürekli yaptığı gezintiler için dışarıya çıkar bu esnada genç bir kız dikkatini çeker ve o genç ve çekici kızı takip eder. Kızın yaşadığı eve kadar gelir ve evin hizmetçisinden kız hakkında bilgiler alır ve daha sonra tekrar uğramak üzere evine döner.
Adının Eugenia olduğunu öğrendiği kız halası ve eniştesi ile yaşayan piyano öğretmenidir. Kız nişanlanacaktır. Kızın sevgilisi olduğunu bile bile ısrara eden Agusto aile ile tanışır. Kızdan ümidini keser ve Rosario adındaki eve girip çıkan kız ile ilgilenmeye başlar. Bu sırada enişte ile derin felsefi varlık tartışmalarına girer. Artık yaşamındaki onu saran sisten çıktığını düşünür. Bir yazar kadınların prikolojisini daha sonra da patolojisini araştırmak için gider. Burada aslında kendisinin bir roman karakteri oduğunu ve gerçek olmadığını öğrenir. Her şey geri teper artık her şey onun için bir varlık problemi olmuştur? Kimdir? Niye vardır? Sonunda kız bunu aldatıp sevgilisine tekrar döner.
Sis Ana Teması ve Varlık Felsefesi
Agusto, kadın prikolpojisini ve fizyolojisini araştırmak için yanına gittiği yazarın romanındaki bir karakter olduğunu anlar. Yaratıcısı ile varlığını tartışır, yazar da yarattığı varlığı ile varlık felsefesi üzeirne tartışır. Bir roman kişisinin ruhu ya da kişiliği, derinliği ancak onun yaratıcısı kadar kadardır. Ya da okurun ruhu kadardır. Bir kurgusal varlık olan Agusto sadece yazarının bir fantezisi bir ürünüdür. Yazar Don Miguel, Agusto’un asla kendisi gibi olamayacağını söyler. O sadece yazarın olmasını istediği kişidir. Varlığı asla kendi elinde değildir.
Var olmayan bir roman kişisi olduğunu düşünür Agusto. Hizmetçisi ise her şeyin gerçek olduğunu, var olduğunu söyler. Efendisi ona göre böyle düşünerek delirmiştir. Kurgusal bir kişiliğe sahip olmak, aslında hiç var olmamak ile var olmanın aynı şey olduğunu düşünmek delilikten başka bir şey değildir. Agusto, madem okurların zihninde, yazarın zihninde vardır, o zaman neden var olmasın?
Hayali ve kurgu bile olsa var olamaz mıdır? Varlık felsefesi adına çok güzel diyaloglar ve Agusto’nun monologları ile aşk öyküsü gibi görünen bir felsefi romanla karşılaşacaksınız. Çok akıcı ve haftasonu okuyup bitirilecek insana sorgulamayı öğreten bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Felsefe bilmenize gerek yoktur. Kitapta çok az sayıda felsefi terim var ki onları da zaten bilmemek mümkün değil. Özellikle eniştenin kendisini “mistik, kutramsal anarşist” olarak tarif ettiği felsefi bölmler de çok iyi.
Sis Romanı Alıntılar
🍭Evet, beyefendi, ben anarşistim, mistik bir anarşistim, ama kuramsal olarak, bunu iyi anlayın, kuramsal olarak. Korkma dostum; –bunu söylerken, elini nazik bir biçimde Augusto’nun dizkapağının üstüne koydu– bomba atmam. Benim anarşizmim sırf tinsel. Çünkü dostum, hemen hemen her şey hakkında kendime özgü düşüncelerim var…
🍭Tanrı’nın, dünyanın ve nesnelerin olması gerekli mi? Bir şey olması gerekli mi? Bu gereklilik fikri, rastlantının kafamızda oluşturduğu üstün modelden başka nedir, ne dersin?
🍭Ruhun kendisi, aşktan ve ete kemiğe bürünmüş acıdan başka nedir?
🍭Bak, aşk denen şey, kitaplara özgüdür, yalnız üzerinde konuşmak ve yazmak için uydurulmuş bir şey. Ozanların saçmalıkları. Bütün bu aşk denen şey, müzikten başka bir şey değildir…
🍭Bir dram, bir roman ya da bir nivola kahramanının ruhu, ancak onu yaratanın ruhu kadardır. — Evet, yazarının ruhu kadar. — Hayır, okurunun.
🍭Hayır. Yalnızca kurgusal bir yaratık olarak varsın, sen yalnızca benim fantezimin bir ürünüsün, zavallı Augusto’cuğum, benim yazdığım, senin sözde serüvenlerini ve talihsizliklerini yazdığım öyküyü okuyan benim okurlarımın ürünüsün; sen yalnızca bir roman ya da nivola –ne dersen de– kişisisin. Böylece artık yaşamının gizemini öğrenmiş oldun.
🍭Peki, peki bu duyguları bir yana bırakalım, başka bir konuya dönelim. Bir adam yatakta hareketsiz uyuyorsa, düşünde bir şeyler görür, en çok var olan hangisidir: Düş gören bilinçli insan mı, yoksa düşün kendisi mi? — Peki ya, düş gören, kendinin var olduğunu düşünde görürse, ne olur? –diye sordum ona.
🍭”Gerçekten var olmadığım doğru olabilir mi?” diye soruyordu kendi kendine. “Yalnızca kendi fantezisinin ürünü, gerçek bir kurgu yaratığı olduğumu söylerken haklı olabilir mi?”
🍭Yaşadığının düşünü görmek… neyse de, ama bu düşü bir başkasının görmesi!.. “Peki niçin var 🍭olmayacakmışım?” diyordu kendi kendine, “Niçin? Bu adamın beni düşünde yarattığını, kafasında ürettiğini varsayalım, ama başkalarının kafasında, yaşam öykümü okuyanların kafasında yaşamıyor muyum? Peki, eğer böyle birçok insanın imgeleminde yaşıyorsam, birisinin değil de, birçok kişinin düşü gerçek olmaz mı?
- Baskı: 240 sayfa
- Baskı: 10 saat
- Yayıncı: İş Bankası Kültür Yayınları
Yorumlar